Futbol Yurtdışı Seyahat

Schalke

Mart 19, 2013

Bir Şampiyonlar Ligi maçı daha geldi çattı. Bu sefer heyecan büyük. Kazanırsak, tarihimizde 2. kez belki ama benim için ilk kez çeyrek finali görme fırsatı olacak. Bildiğiniz gibi ben 3 boyutlu görmeden, saha kenarında olmadan, Kayserili gibi ellemeden, koklamadan yaşadığıma saymıyorum. Kayseri demişken, Kayseri deplasman yazım da çok yakında burada olacak.

Almanya, daha önce karşılaştığımız pek çok takım dolayısıyla gittiğim ama hiç de ısınamadığım bir Avrupa ülkesi. Hep soğuk, hep gri, dönüşü hep üzüntülü. Arkasından teneke bağlayarak yolladığımız Skibbe bile bize 5 atmıştı burda. Alamanya hep gurbet hep acı yani…

Schalke 04, bilinenin aksine bir şehir değil. Gelsenkirschen şehrinin takımı. Gelsenkirschen küçük bir şehir olduğu için İstanbul’dan direkt Düsseldorf’a gittik. Düsseldorf, Almanya’nın en güzel şehirlerinden biri olarak görünse de dediğim gibi Almanya beni pek açmıyor. Burayı ancak Schalke’yi yenersek sevebilirdim, çok şükür öyle de oldu. Hala sevmiyorum, ayrııı..

Almanya’ya maçtan sonra dönebilmek için takımın uçağıyla gittim. Diğer tur maçtan sonraki gün dönüyordu ve zaten kalmak için yanıp tutuşmadığım Almanya’da 1 iş günümü daha harcamak istemiyordum.

Her maç öncesi herkesin içine doğan bir skoru, bir senaryosu, bir öngörüsü mutlaka vardır. Bunca ihtimal arasında da birilerinin dediği mutlaka çıkar ve o haklı çıkanın havası da, 70’li yıllarda evinde televizyon olan kişide bile yoktur.
Ben de maçtan bir gece önce sürekli maçı düşündüğümden midir nedir rüyamda Hamit’i gördüm. Aslında başka oyuncuları da gördüm ama konumuzla ilgili olan kişi burda Hamit. Rüya bu ya, Hamit’in sağ bacağı maçta çok kötü bir darbe almış ve kemikleri görünecek kadar açılmış ve cılk yara halinde. Alana getiriyorlar ve bana (niyeyse, rüyayı ben gördüğüm için sanırım) yaranın üzerine sıkıca bastır diyorlar. Ben de cılk yara nasıl tutacağım diye düşünsem de mecburen bastırıyorum. Doktorlar da maça dönüyorlar tekrar. Ben yarım saat tuttuktan sonra Hamit’in o açılmış ayağı iyileşiyor ve yürüyerek kalkıp maça dönüyor. Şarkıda dediği gibi; elim ilaçtır benim… Nasıl, tenim ilaçtır mı? Hımm, yok o kadar değil… 😉
Neyse, ertesi gün alanda birkaç arkadaşımla bu rüyayı konuştuk ve yorasını Hamit yarın mutlaka gol atacak olarak yaptık. Aslında Hamit’e de söylemek istiyordum ama eminim benim dışımda yüzlerce kişinin Schalke maçında gol atacağını söylediğine. O yüzden sadece arkadaşlarımı şahit yaptım.
Maça giderken alanda herkeste gördüğüm birşey varsa, 1 – 1 dezavantajlı görülen bir skorla gitmemize rağmen turu geçeceğimize herkesin kesin emin olmasıydı.
İşte sinerji dedikleri bu olsa gerek. Herkesin birşeye inanması. İnanma ve düşünme gücüyle bir mucizeyi gerçekleştirmesi…

Schalke maçı öncesi en çok konuşulan da kısıtlı bilet olması ve o az sayıda bilete binlerce talep olmasıydı. Hatta Gençlerbirliği maçında Ultraslan, tribünden kulübe serzenişte bile bulundu. İşte, uçakta (ederi karşılığı) dağıtılan o kıymetli biletlerden bir demet;

İstanbul’dan 20 derecelik neredeyse yaz mevsiminden, Düsseldorf’un karlı havasına gitmek tahmin edersiniz ki hiç hoş olmadı. Bizi soğuk karşıladı ama takım için ilk kez gördüğümüz inanılmaz güzel bir Vip karşılama vardı. Kenarında GS amblemi olan bir sürü siyah Audi uçaktan oldukça havalı görünüyordu.

Pasaport kuyruğunda çile çekmekse sadece biz gariban taraftara özeldir.

Allahtan kuyruk, bu sefer saatler sürmedi de kendimizi sıcak otelimize atıverdik. Eşyaları bırakıp birşeyler yemek için dışarı çıktığımızda buz gibi sokaklarda sadece Galatasaraylılar vardı. İstanbul’da bile sokaklarda bu kadar tanıdık, bu kadar Galatasaraylı görmediğime bahse girerim.
Almanya bu yüzden gurbet değil. Aşağıdaki resimdeki arabanın plakasından Almanya’nın kimin kalesi olduğunu anlamak hiç de zor değil, öyle değil mi?.. 😉

Bu arada kaldığımız Steigenberger Oteli, Düsseldorf’un en güzel ve popüler oteliymiş. Buraya gelenlere tavsiye olunur. http://www.steigenberger.com/en/Duesseldorf/

Almanya’nın İtalya ilgisi malum. Akşam yemeği için Düsseldorf’ta yaşayan bir arakadaşımızın tavsiyesi üzerine Spaghetti & Stars isimli bir İtalyan restaurantına gittik. http://www.spaghetti-und-stars.de/   İtalyanların işlettiği restaurant beni İtalya’daki yemekler kadar uçurmasa da beğendiğimi söyleyebilirim.

Otelin tavsiye ettiği yine bir İtalyan restarurantı olan La Fenice’ye gidemedim ama ileride yine mecburen bir Düsseldorf seyahati çıkarsa diye ismini kaynak niyetine buraya yazmak istiyorum. http://www.palmieris-fenice.de/

Bizimle aynı otelde kalanların çoğunluğu, işletmesini bir Türk’ün yaptığı başka bir İtalyan restaurantı olan Saittavini’ye gittiler. http://www.saittavini.de/  Buradan da memnun kaldıklarını söyleyebilirim. Bir önceki cümlede Türk dedim ama umarım başım belaya girmez.

Pazartesi akşamı olduğu için yemekten sonra gidilecek fazla bar & club şansımız yoktu. Fakat gittiğimiz klüp, yorucu bir günün sonunda sakin bir lounge arayanlar için idealdi. http://www.meerbar.de/ Ayrıca barın kapısında bizi karşılayan güzel çiçeklerin, Almanya soğuğunda içimi ısıttığını ve ertesi gün için umut verdiğini söylemeliyim.

Ertesi gün kar yağışı ve soğuk şiddetini arttırdığı için otelden geç çıktım. 1 – 2 saat dolanıp, klasik kaşkollu fotoğraflarımı çektirip otele döndüm.

Maç saati geldiğinde hepimizi heyecan sarmıştı. Öyle olmasa maçın yapılacağı Gersenkirschen şehrine gitmek üzere bindiğimiz otobüsdeki bazı arkadaşların heyecanlarını bastırmak için 1 saat içinde 5 şişe viski içmelerinin başka bir açıklaması olamaz öyle değil mi? Upps..
Maçın yapılacağı Veltins Arena Stadının üstü kapalı olmasa o soğuğa nasıl dayanırdık blimiyorum. Ama atmosfer inanılmazdı.

İlk 11’de forma bulan aslanlar kadar kenardaki futbolcular, tribünde bizler topyekün inanmıştık bu maçı alacağımıza.

Tribünde izlediğim kaçıncı maç olduğunu inanın bilmiyorum. Fakat ben hayatımda bir maçta bu kadar heyecanlandığımı, bu kadar ölüp ölüp dirildiğimi hatırlamıyorum. İlk yarıda inanılmaz güzel ve keyifli geçen maç, ikinci yarı bir türlü geçmek bilmiyordu. Ben 1 dakikanın bu kadar uzun sürede geçtiğini bilemezdim bu maça gelmeden önce.
2 – 2’nin bile bize yettiği bir maçı, uzatmalarda 3 -2 kazanmak inanılmaz bir sevinç oldu. Hem de  Umut Bulut’un attığı son golün +400.000 Euro getirdiği düşünülürse dadından yinmez oldu. 😉

Maçtan sonra 1,5 saat süren otobüs yolculuğuyla Köln havaalanına ulaştık. Düsseldorf’tan gece uçuşu yapılmıyormuş, yarın öbür gün gitmeniz gerekirse yazın ajandanızın bir kenarına…
Alana ulaştığımızda, hem maçta kendimizi çok kastığımızdan hem de yol çok uzun sürdüğünden  o kadar bitmiştik ki kimse tek bir tezahürat bile yapamadı. Takım bizden önce gelip ayrı bir kapıdan uçağa binip başında bodyguard olan business alanına geçtiği için tebrik etmek, el ense çekmek, altı okka yapmak imkansız oldu haliyle.
Yalnızca maçın kahramanı Hamit arkaya gelip tebrikleri ve fotoğraf isteklerini kabul etti sağolsun. Bu arada kendisinden bir söz de aldım ama detaylar Kayseri yazımda…

 

Bu da biletin, maçta gol atan üç yıldız (Umut Bulut, Burak Yılmaz, Hamit Altıntop) tarafından imzalanmış hali. Diğer imzalar için, bileti içeri gönderip imzalattığı ekleyeyim de biraz önce yazdıklarıma teyit olsun.

Almanya yolculuğu çok yorucu ama eziyetli oldu ama inanın bir Avrupa seyahatinden daha başımız dik dönmenin mutluluğu herşeyi unutturdu.
Darısı Real Madrid maçına inşallah..

 

You Might Also Like...

2.726 Comments

    Leave a Reply