Futbol Spor Yurtiçi Seyahat

Bursa

Mart 26, 2019

Uzun zamandır bir yazı paylaşmadığımdan yazmam için “kapıma dayanan”, “n’olur yaz, senin yazılarına müptelayız”, “bizi yazılarından mahrum etme”, “yolların ustası, yazılarının hastasıyız” minvalinde (birkaç kişi artık yazmıyor musun ya dedi 😒) aldığım yoğun istek üzerine taze taze gittiğim Bursa deplasmanını yazarak bu ayrılığa bir son vermek istiyorum.

Yazı yazMAmaktaki en büyük motivasyonum eli kalem tutan tutmayan herkesin “blogger” olması, arka mahallelerde esnaf lokantası keşfetmiş yeni yetmelerin “gurme şef” olması, cep telefonu olan ve dudaklarını büzebilen her şımarık kızın “instagram fenomeni” olması, hatta son moda deyimle “influencer” olması… Apartman seçimine girse kazanamayacak insanların “genel etkileyici” sıfatı taşıması ve bu kişilere bu kadar prim verilmesi resmen akıl tutulması. Bu vasatlık beni bu işlerden soğuttuğu için gittiğim yerlerde artık neredeyse hiç fotoğraf çekmiyorum; çekmediğim için de yazıma malzeme çıkmıyor. Çoğunuz boş boş sadece fotoğraflara baktığından fotoğraf olmayınca da yazamıyorum.

Bursa’da sevgili arkadaşım Betül’ün de desteğiyle 3 – 5 bir şeyler çektik de siz okumuyorum sadece fotoğraflara bakıyorumculara gün doğdu.

Bursa’ya daha önce pek çok kere gittim. Hatta ilk olaylı gidişimi de anlattığım bir Bursa yazımı bu sitenin eski gönderileri arasında bulabilirsiniz. http://www.sibelakin.com.tr/?p=472

Bu sefer uzun zamandır değil maça, deplasmana dahi gitmediğim bir sürenin sonunda, yüksek yerlerden gelen istek üzerine günübirlik gittim Bursa’ya.

Bursa artık deplasman bile sayılmaz; yeni köprü ve yol yapıldığından beri İstanbul’a pek çok ilçesinden daha yakın. Anadolu yakasından bir saat. Gerçi Osmangazi Köprüsü‘nden gidip gelmek bütçede büyük bir yara açsa da gönlümüzdeki aslan için gidip geldiğimiz yollara ne hanlar, ne hamamlar, ne köprüler yaptırırdık biz de, oralara hiç girmeyelim.

Giderken planımız şuydu; gider gitmez Uludağ Kebapçısı‘nda öğle yemeği yemek ve maç saatine yakın İskender Kebapçı‘sına gitmek.

Co-pilotun eli işte gözü yolda olMAdığından çıkışı 100 km. kadar geçtikten sonra neredeyse İzmir yakınlarından dönüp gelmemiz gerekti. Bu da bize en az 1 saat kaybettirdi. Açlıktan ölmek üzereyken daha önce defalarca gittiğim Cemal & Cemil Usta‘nın eski garaj denilen yerdeki Uludağ Kebapçısı‘na gittik. http://www.uludagkebapcisi.com/

Daha önce gitmiş olanlar küçücük 2 tane dükkanının yan yana olduğunu ve kapısında hep sıra olduğunu bilir. Bu yoğunluktan dolayı yandaki başka bir cafe ve karşıdaki tatlıcıdaki masalarda da kendi müşterilerini ağırlıyorlar. Diğer esnafın da esnaflığı hani…

Biz en fazla 10 dakika bekleyip oturduk ama siparişimizin gelmesi 20 dakikayı buldu. Yani buraya gidecekler kapıda sıra, içeride kebap bekleyeceklerini bilsinler. Kebabın ne kadar iyi olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Fiyatlar da kaliteye orantılı biraz yüksek ama her defasında gerçek ve nefis et yiyeceğinizden hiç şüpheniz olmasın.

Kebabın resmini çekememişiz ama kebap gelene kadar açlıktan başımız dönmüş halde çektiğimiz fotolardan atayım ki anlayın nasıl açmışız ve millette eleştirdiğimizi kendimiz yapmışız. Gerçi instagrama koymadığımız için sayılmaz.

Bizi beğenmediyseniz önceki gidişlerimden çektiğim bir kebap fotoğrafını paylaşayım da içiniz açılsın bari…

Kebaptan sonra Koza Han‘a gitmeye karar verdik. Arabayla 5 dakikada Osmangazi Mahallesi’ndeki Uzunçarşı‘ya gittik ve biraz etrafta dolanma ve ucuz mutfak alışverişi yapma fırsatı bulduk. Yeri gelmişken bu yazının sosyal mesajını da vereyim; Deplasmanlarda taraftara iyi davranın. Bir deplasman taraftarı aynı zamanda para harcayan yerli turist demek çünkü…

Bu sırada yaratıcı yurdum insanının sportif vizyonuna şahit olma fırsatını da yakaladık. 🙂

Bir diğer yaratıcı esnafı da yıllar önce Elazığ‘da çekmiştim. Hatırlar mısınız? Hani Muslera‘nın kırmızı kart görüp kaleye Melo‘nun geçip penaltı kurtardığı maç senesi. Vay anılar, vay yıllar sayın seyirciler…

Uzunçarşı, Pazar günü olmasına rağmen kalabalıktı. Uzunçarşı’nın sonunda, son zamanlarda turistlerin de ilgi odağı olan Koza Han vardı. Mimari Yapısıyla Urfa Gümrük Han’a benzettiğim Han, 1491 yılında Sultan 2. Bayezid zamanında Mimar Abdül Ula Bin Pulat Şah‘a yaptırılmış.

Bilmeyenler için Urfa Gümrük Han…

Adından da anlaşılacağı gibi ipek böceği kozalarının kumaşa dönüştürüldüğü bir merkezmiş Koza Han. Bu işleviyle Bursa’nın tekstil merkezi olmasında büyük pay sahibi olan yerlerden olduğunu söyleyebiliriz. Şimdi 5 liraya 3 tane erkek çorabı almadığıma üzüldüm bak, neyse artık bir dahakine…

Eskiden konaklama amaçlı da kullanılan çarşının içi şu anda kafeler ve küçük turistik dükkanlarla dolu. Güzel güneşli bir pazar günü kahve içmek ve (burası influencer’lara özel) instagrama fotoğraf çekmek için ideal bir ortam. Evet taktım bu influencer‘lara arkadaş.

Birbirimizin fotoğraflarını çekmeye çalışırken bir esnaf amca bize yardım etmeyi teklif etti de Betülcüğümle birlikte ilk fotoğrafımızı böylece çektirebilmiş olduk.

Birkaç fotoğraf çektirdikten sonra bir de o meşhur kaşkolumu çıkardığımda bizim amcaya, amcanın bize neden ilk görüşte kanının ısındığı anlaşıldı.

Galatasaraylı Galatasaraylı’yı her yerde tanıyor işte. Fırından yeni çıkmış sıcacık simitlerden birini, İstanbul’dan maç için gelmiş biz 2 vefalı taraftara parasını verme ısrarlarımıza rağmen ikram etti. Sağolasın Tarihi Simitçi Hamdi Efendi

Maçtan önce diğer kebapçıda yemek üzere Koza Han’a kısa bir yürüme mesafesinde olan tarihi İskender Kebapçısı‘na gittik. http://iskender.com.tr/

Daha önce de birkaç kere gittiğim ve tabi ki çok beğendiğim İskender Kebapçısı’nın fotoğrafını koyayım ve başka bir şey söylemeyeyim isterseniz. Fotoğraf karesine kuyruğun tamamını sığdıramadığımı da belirtmek isterim.

Şimdi fotoğrafını koydum, başka bir şeyler yazmasam ayıp olur. Kuyruğun başındakilere yarım saatte sıra geldiğini öğrenince oturması, beklemesi, yemesi en az 1,5 saat olacağı için çok büyük bir hayalkırıklığıyla hiç sıraya girmeden direkt stada yollandık. Eski yazımı okumayanlar için geçen seferki anımı tekrar anlatayım da tam olsun. Önce 1 porsiyon sipariş verdim, yedim. Tekrar sipariş verdiğimde vermediler, tekrar sıraya girin dediler. Vallahi de dediler, billahi de dediler. Bari bir çay verin dediğimizde onu da karşıdaki dükkanda için dediler. Yalnız iyi dediler.

O zaman ağız sulandıran bir eski foto da buranın meşhur İskender kebabından gelsin…

Yol üstünde gördüğüm şu güzeller güzeli bina Bursa Belediye Binası‘ymış ve ilk yapılırken de Belediye olarak yapılmış. 1879 yılında yaptırılan binanın güzelliğine ve zerafetine bakar mısınız?

Staddaki yerimiz Bursa seyircilerinin arasında olduğu için tebdil-i kıyafet yürüdük arabadan stada kadar. Sonra çıkartım meşhur atkımı, yüzlerce Bursalı’nın gözü önünde korkusuzca fotoğrafımı çektirdim de çektirdim.

Kim! Ne! Ne photoshop’u ayol, ben korkmadan şey ee hem de hiç korkmadan çektirdim fotoğrafları….

Eski stadı hem şehir içindeydi hem de ateşli Bursa taraftarına yetersiz kalıyordu. Yurdun dört bir yanına örülen stadyum ağlarına Bursa da dahil oldu ve 2016 yılında yeni stadlarına kavuştular. Böylece 3 yıldır Bursa’ya gitmediğimi de anlamış oldum. Çünkü ilk kez gittim 43.761 kişilik Timsah Arena‘ya. Çok güzel olsa da bana biraz büyük gelmedi değil.

Bursa düşse de kalksa da hep iyi bir takım olmuştur, taraftarı da her daim ateşli…

Ateşli Teksas tribünü gibi Bursa’ya umutla gelen binlerce cefakar Galatasaray taraftarı da maç süresince takımını şevkle destekledi.

Takımımız seremoniye çıktığında yerimiz sahaya uzak olduğundan çocukları niye Arap şeyhi kılığına sokmuşlar diye düşündüm. Fotoğrafı çektikten sonra farkettim ki Çanakkale’yi anmak için temsili asker ve hemşire kılığındalarmış. Yorum yok; Çanakkale Geçilmez!

Çanakkale geçilmez ama az kalsın biz geçiliyorduk. Maçın 42. dakikasında 2-0 geriye düştük ve 1-0’da maçı çevirmemize olan inancımız yerini karamsarlığa bırakmıştı ki devreye Sibel Akın şansı girdi ve dönmez denilen maç döndü ve maçı 2-3 kazandık.

Böylece benim deplasmanda takım için ne derece önemli olduğum bir kez daha tescil olmuş oldu. :)))

O zaman sıradaki?!..

You Might Also Like...

1.014 Comments

    Leave a Reply