Futbol Yurtiçi Seyahat

Kod Adı: Erciyesspor

Ocak 3, 2014

Kayseri güzel bir şehir; en güzel deplasmanlardan ve ligde de 2 takımı olunca, senede 2 kere gitmek farz oluyor. Daha 2 ay önce gitmiştim Kayserispor maçı için Kayseri’ye ama bu sefer de Erciyesspor maçı için düştüm yollara.

Maçtan önce, geçen sene gittiğimde stadyumu, soğuğu, pastırmasını anlatmıştım, 2 ay önce gittiğimde de Hunat Hatun Külliyesi, yine soğuğu ve yine pastırmasını anlattım, bu sefer ne yazılır ki diye düşünürken telefonum ısrarla çaldı. Gizli numaradan arayan gizemli kadın sesi, hiçbir tereddüt belirtisi göstermeden talimatları tek tek ve anlaşılır bir dille veriyordu. Yok artık, o kadar da değil sevgili okuyucu. Böyle cümleleri ancak polisiye romanlarda okursunuz. Burası benim mütevazi blogum. Burda görüp görebileceğiniz, seyahat, maç, yemek… J
Telefon geldi kısmı doğru olduğu için tekrar oraya dönüyorum. Erciyes maçı, ilk yarının son maçı olduğundan, maçtan sonra Kayseri’den direkt ülkesine gidecek olan teknik direktörümüz Mancini için özel bir istek sözkonusuydu. Signor Mancini, eşi için meşhur bir cam şirketinden devasa 2 tane hediye almış. Fakat hediyelerden biri Kayseri’ye giderken uçağın bagajında kırılmış. Ben maç günü gidecek tek ve güvenilir kişi olduğumdan hediyenin aynısından aldırdıklarını ve benim Kayseri’ye götürmemi rica ettiler. Bunca yıldır beklediğim gizli ve önemli görev sonunda gelip beni bulmuştu işte.
Havaalanında ajan X56 Cuma’yla buluşup kimseye çaktırmadan 1,5 metre boyundaki paketi teslim aldım. O boyuttaki koliyi uçağa ayakkabı topuğuma gizleyip sokamayacağım için bagaja vermek zorunda kaldım. Paketin yine kırılma ve gizli görevimi tamamlayamama ihtimalim vardı tabi ama olsun ben bu gizli görevin üstesinden gelecek ve o apoletleri omzuma takacaktım.
İşte gençler, çok film izlerseniz, sizin de devreleriniz benim gibi yanar böyle.
Neyse, nerde kalmıştık?… Görevlilerden en azından bagaj bandından düşe kalka değil de, direkt uçağa kadar götürmeleri konusunda ricada bulundum. Sağolsunlar yardımcı oldular ve paketimin ilk tehlikeli aşamayı geçmeyi başardı. Ben de gönül rahatlığıyla uçağa doğru yol aldım.
Benim paketi uçağa almadılar ama neredeyse aynı ebatlardaki bir sürü çantayı kapıların ordaki güvenlik kontrolünden geçerken gördüm. “Benim paketimi almadınız ama bu çantaları uçağa niye alıyorsunuz?” demek istedim ama içinde bulunduğum gizli görevin bir takım sorumlulukları vardı. Dikkat çekmemek ve luzümsuz olay çıkarmamak gibi…

1 saatlik rahat bir yolculuktan sonra Kayseri’ye vardığımızda siyah camlı bir araba beni havaalanı kapısında bekliyordu. Havaalanından Kayseri şehir merkezi yakın ama olsun, arabayla gitmek hem daha rahat hem de görevin doğasına uygun oldu.
Havaalanından çıkıp, görevin diğer kısmına geçtik.
Karton paketin üzeri;

Dikkat kırılır,
Kırılacak eşya,
Lütfen dikkatli taşıyınız,
Allah aşkına dik tutunuz,
Bak Allah adı verdim,

Kırılırsa canımıza okurlar

ve benzeri yazılarla donanmış bulunduğundan hediye paketi yapmak için gerekli malzelemeri almak üzere kırtasiye ve tuhafiyecileri gezdik. Bu sırada yolumuzun üzerinde olan ve arkadaşımın çok tavsiye ettiği yeni bir pastırmacıya gitmeyi de ihmal etmedik.

Muhtemelen “Dayı – Yeğen” pastırmacım, onları aldattığımı öğrenince çok üzülecekler ama ben bir de Hayrullah’ı denemeye karar verdim.  http://www.pastirmacihayrullah.com/list/list.asp?ktgr_id=31

Kayserili abim bir yandan pastırma keserken bir yandan da sabahtan beri dükkana gelen televizyoncu, haberci, gazeteci ve ünlü kim varsa sıralıyordu. Geldikten sonra hava atma konusunda pek de haksız olmadığını anladım, pastırması gerçekten de nefisti.

Yalnız bu sefer hamallık yapmadım. Sadece pazar kahvaltıda yiyeceğim küçük bir paketi yanıma alıp geri kalanları paket yaptırdım ve adresime kargo yapılmasını istedim. Cumartesi aldığım paket pazartesi öğlen kapımdaydı. Böylece havaalanında yağmalanmaktan kurtuldum ama bu sefer de bişey almadığımı sanan arkadaşlarım kendi paketlerinden fazlalarını zorla elime tutuşturdular. Yok mok, allasen desem de fayda etmedi, 2 paket de onlar verdi. Bana yine bol pastırma dolu bir haftanın mis kokulu yolları düştü.

Pastırma işini hallettikten sonra otele gittik. Takım yine Novotel’deydi. Hızlıca mantılarımızı söyledik.

Bu sefer mide fesadı geçirmemek için hem çıtır hem de normal mantıdan yarımşar porsiyon söyledim. Kağıtta gelen pastırmayı içine fazlaca limon koyulması sebebiyle beğenmedim. Siz siz olun, evde folyoda yaparken limon koymamaya dikkat edin.

 

Yemekleri yedikten sonra paketleme işine girişmek üzere takımın son olarak toplandığı ve maça gitmek üzere hazırlık yaptığı salonun yanındaki odaya gittik. Takımın deplasman seyahatlerini nasıl geçirdiğini merak edenler için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadım ve sizin için fotoğrafını da çektim.

Planımız, paketleri yarım saatte yapıp sonra ev yapımı sucuğuyla meşhur olan Cihan Pastanesi’ne gitmek ve oradan da Türk kahvesi içmek için Billur Kahve’ye http://www.billurkahve.com.tr/ gitmekti fakat paket işi sandığımız kadar hızlı gitmedi. Aldığımız onca paket kağıtları yetmedi.

Kağıtların devamını da bulamadılar. Beklemeyle beraber 2 saat vakit kaybedince bizim sucuk da kahve de yalan oldu. Hatta otelden çıktığımızda maçın başlamasına 15 dakika vardı. Allahtan yollar çok açıktı da maçın tam başlama düdüğüyle içeri girdik.

Kayseri’de maç saati havanın (-)nin altına düşeceğini bildiğimden içime kat kat giydiğim ve otelde kurdeşen dökmeme sebep olan yün içliklerin, 2 kat çorabın, kaz tüyü montların, yün bilimum malzemenin hiçbir yararı olmadı. Çünkü maçı locadan izledik. Hatta geç gittiğimizde locanın dışardaki koltukları da dolduğu için maçı camın arkasından izledik.

 

Deplasmanda oturacağımız yerleri, kulüple koordine olarak tur şirketi belirliyor. Çoğunlukla protokolde, bazen de vip bölümünde oturuyoruz. Bu sefer çok soğuk olduğundan ve ilk 18’de yer alamayan futbolcular da bizimle izleyeceğinden bize locadan yer almışlardı. Üşümediğim için sevinmem gerekirken hazırlıklarım boşuna gittiği için üzüldüm bile denebilir.

 

Rakibi küçümsemek olmaz, biz ne lig sonuncularından ne mağlubiyetler aldık ama bu sefer ligin son sırasına demir atmış Erciyesspor’u yeneceğimize inancımız tamdı. Bu yüzden bizim maçtan hemen önce teknik direkötürlük görevine getirilen Hikmet Karaman’ın da kurtamayacağını biliyordum Erciyes’i.

 

Maç, geçen seneki mücadelenin kopyası olarak başladı. Geçen sene de Sneijder’in erken golüyle başlamıştık ve 2. golü Burak atmıştı. Bu sefer de aynısı oldu. Maç sonucu da aynıydı ama 3. golü Burak Yılmaz değil Melo attı bu sefer. İşte bu da maç biletim ve yetkili imzaları;

Taraftarımız da  maçın başından sonuna kadar hiç durmadan takımına destek oldu. Yeni bir beste vardı ama kaç kere söylemelerine rağmen anlayamadım. Anlayan varsa bana da söyler mi?..

 

Bu arada maç sonunda amigomuz Sabri, tribünlerin isteğini kırmayarak sarı – kırmızı dumanlar eşliğinde yine showunu yapıp tüm tribünlere üçlü çektirdi.

Şimdi farkettim de futbol terminolojisine hakim olmayanlar için üçlü çektirmek ne tuhaf bir kelime değil mi? Bilmeyenler için çok kısa açıklayalım; tribün futbolcuyu çağırır, futbolcu da tribünün önüne gelir. Eğer sözkonusu Sabri’yse önce eliyle sus işareti yapar ve sonra olabildiğince büyük el – kol hareketletiyle tüm tribüne hazır olsunlar diye 3’e kadar saydırır. Eskiden daha uzun sürerdi ama artık daha kısa sürüyor üçlüler. Ardından tribünler Cimbom marşı söylemeye başlar. Aman ya, ne diye tamamen hareketsel bir şeyi yazıyla anlatmaya çalışıyorum ki buyrun canlı canlı izleyin. http://www.youtube.com/watch?v=If6N2BAUcL4

Girerken aceleden göremediğimiz koridorlara Kayseri belediyesi, şehri tanıtan afişler asmıştı. Bence tanıtım açısından çok başarılı bir uygulama olmuş. Deplasman seyircisinin tarafına da yapmışlar mıdır bilemem ama bu tür seyahatleri, benim gibi aynı zamanda kültür ve gurme gezisi olarak
görenler için çok güzel bir uygulama olmuş. Kayseri’de bir döner kümbet olduğundan bu sayede haberdar olmuş oldum. Bir dahaki deplasmana burayı da görülecekler arasına alıyorum.

Son olarak, gizemli hediye görevinin asıl ve en çok konuştuğumuz bir parçası vardı ki buraya sadece resmini koyabiliyorum. Detayları mı?
E ama baştan beri diyorum ya gizli görev gizli görev diye. Sorma ama okuyucu, adı üstünde gizli görev işte. J

You Might Also Like...

2.610 Comments

    Leave a Reply