Futbol

Sarı Kırmızı Kaşkolun Yolculuğu

Ocak 5, 2013

Devre arası oldu maç yok.

Evde sıkıntı bastı. 
Ev toplandı; formalar yılına ve imzalı – imzasıza göre, en önemliden önemliye göre dizildi.
Hatıra kaşkolları ve GS kaşkolları ayrıldı, düzgünce katlandı.
Bütün maç günü kitapçıkları düzenlendi, tarihine göre ayrıldı. 
Maç biletleri yerli ve yabancı olarak ayrıldı.
Eski gazeteler düzenlendi.
Yıllardır saklanan önemli günlere ait gazete kupürleri ve gazeteleri katlanıp dizildi. 
Spor ve GS konulu kitaplar boy ve renk sırasına göre dizildi.

Yapacak daha başka 3 boyutlu bir iş kalmayınca bilgisayardaki resimlere geçildi. Gözü kör olasıca digital teknoloji fotoğraflarımın çoğunu silmiş olsa da kalanlar düzenlendi. Binlerce resim arasından deplasmanda çekilen bayraklı resimler seçildi. Bazı çirkin resimleri halkla paylaşmaya pek hazır olmasam da Allahın bildiği kuldan saklanmaz diye paylaşıldı.
Önden buyrun;

5 Aralık 2006, Şampiyonlar Ligi, Liverpool maçı. Hani Ümit Karan’ın az daha tarih yazacağı, Sabri’nin orada oynadığı futbolla hala konuşulduğu meşhur 3 – 2’lik maç. 2. resim Liverpool kaşkollu ama ne yapayım, renklerine bayılmıştım. Liverpool store’da, takımın rengi kırmızı olmasına rağmen her rengi bulabiliyordunuz. Yıllar sonra yaptığımız turuncu, mor formaların eleştirildiği bir ülkeden bakınca  adamların futbol endüstrisinde ne kadar önde olduğu hayranlık uyandırıcı.

Bu resim de 20 Eylül 2007’de UEFA 1. turunda, sahasının küçük olduğu gerekçesiyle Genevre’de oynadığımız Sion maçı öncesinden. Yine 3 – 2 yenildiğimiz ve bu sefer Servet’in tarih yazdığı (!) maç.

Bir güzel Avrupa şehri Lizbon’dan. 7 Kasım 2008’de nefis futbolla 2 – 0 yendiğimiz Benfica maçı hani…

Bu da Benfica maçından. Saha kenarından profesyonel makineyle çekilen resimleri seviyorum. Renklerin güzelliğine bakın. Bana değil, bana değil, renklere… ;))

Daimi mabedimiz Ali Sami Yen’den. Hangi maç olduğunu açıklamaya gerek var mı? Detay yazmak gerekirse; UEFA – 22 Ekim 2009 GS: 4 – Dinamo Bükreş: 1
Bendeki renklerden de anlayacağınız gibi bu sezon mor giyiyorduk. 🙂

Bu da 6 Kasım 2009’da oynanan rövanş maçından. 3 – 0 gibi net bir skorla yenmiştik. Soğuğu ne siz sorun ne de ben söyleyeyim.

18 Şubat 2009 Bordeux. Maç 0 – 0 bitmişti ama deplasmanda gol yemeden alınan 1 puan her zaman kıymetlidir.
“Mavi fular ne be” dediğinizi duyar gibiyim. Bence de, mavi fular ne be!

Buz gibi bir Avrupa şehri daha; Hamburg. Elimdeki çiçekler içimi ısıtmasa yanmıştım. 😉

12 Mart 2009’da oynadığımız maçtan 1 – 1 gibi avantajlı bir skorla ayrılmamıza rağmen, 19 Mart’ta İstanbul’da oynanan ve son anlara kadar 2 – 0 önde götürdüğümüz maçı, son dakikalarda gelen goller sonucu 3 – 2 kaybetmiş ve Avrupa’ya hazin bir şekilde veda etmiştik. Üstteki resim mutlu anlardan…

Galatasaray aşk, Galatasaray tutku ama aynı zamanda uluslararası futbol da ayrı bir keyif. 20 Mayıs 2009’da İstanbul’da, Şükrü Saraçoğlu’nda oynanan ve Lucescu’nun kazanmasıyla bir parça da olsa gurur duyduğumuz UEFA Finali.
2005’te yine İstanbul’da oynanan meşhur Liverpool – Milan finaline de gitmiştim.

Rüzgar dışında hatırladığım nefis bir final oluşuydu. İlk yarı, 3-0 Milan öndeyken. Maç 3-3 bitmiş, maçı penaltılarla Liverpool kazanmıştı. Futbol  bu sürprizlerle güzel işte.

UEFA eleme maçında karşılaştığımız Maccabi Netanya maçı vesilesiyle hayatımda belki de ilk ve son kez gidebileceğim ülke İsrail’den, facebook ağzıyla kopartan resimler. Maç Tel Aviv’de olmasına rağmen, 1 günlüğüne Kudüs’e gidip bütün dini merkezleri gezmiştik. Türk pasaportu taşımanın işe yaradığı ender yerlerdendi Mescid-i Aksa. Yalnız 1 şartla dediler ama alın size şart işte. Kaşkolsuz çıkmam abi…
Bu arada maçı orada 4 – 1, İstanbul’da ise 6 – 0 yenmiş ve turu atlamıştık.

Nedense bütün erkeklerin ilgi gösterdiği deplasmanlardan biri, Estonya. İstanbul’da oynadığımız maçı 5 – 0 yenmenin rahatlığıyla başkent Tallinn’e gitmiş ve 27 Ağustos 2009’da oynanan Levadia maçında 1 – 1 berabere kalarak turu atlamıştık.

Sevgili komşumuz Yunanistan. Atina’yı hatırlayınca, bu güzel ülkeye nasıl kıydınız demek istiyorum ama biliyorsunuz burada siyaset yasak.
17 Eylül 2009’da UEFA gruplarda karşılaştığımız Panathinaikos’u 3 – 1 yenmiştik. İstanbul’daki maçı da 1 – 0 alarak Yunanistan’ın güçlü takımına karşı net bir üstünlük yakalamıştık.

O zamanlar Atletico Madrid, Arda Turansız çok sıkıcıydı. O yüzden UEFA grup maçı için 19 Şubat 2010’da oynadığımız maçtan 1 – 1 beraberlikle ayrılıyorduk.

Bir diğer yoğun ilgi gören yer de Lviv, Ukrayna. Yalnız bu sefer Türk erkekleri çok da haksız da sayılmazlar. Nüfusunun %85’i kadınlardan oluşan bir kente yapılan ziyaret neredeyse bir amme hizmeti sayılabilir, öyle değil mi?..

26 Ağustos 2010’da oynanan Karpaty Lviv maçında eşeğimizi kaybetmiş, sonra bulmuş sonra yine kaybetmiştik. 19 Ağustos’ta İstanbul’daki ilk maçtan 2 – 2 gibi aslında dezavantajlı bir skorla Lviv’e gitmiştik. Maçın son dakikasına kadar golsüz berabere gelmiş, son dakika gol atıp çılgınca sevinmiş, 1 dakika sonra gol yiyip elenince de kahrolmuştuk. Prekazi’nin de dediği gibi; “toptur yuvarlak” 🙁

Yine bir Uluslararası maç. Yalnız bu sefer tarafsız değiliz. 9 Mayıs 2012’de sevgili Ardamız, Atletico Madrid formasıyla UEFA Finaline çıkıyor. Sarı – kırmızı kaşkolumuzla tribünde yerimizi almasak olmazdı.

Giderken de son derece emin olduğumuz gibi Arda, genç yaşında UEFA Kupası’nı kaldırıyor, hatıra resim çektirmek için formasını ve madalyasını bize vererek hepimizi sevince boğuyordu. (Kul, paylaşım vs diye atıp tuttum ama benim resmim çirkin çıkmış siz bununla idare ediverin artık.)

Galatasaray’ı hep başımızın üstünde tuttuk, arada da kupaları tutmak lazım. 12 Ağustos 2012’de Erzurum’da oynanan ve ezeli rakibi 3 – 2 yenerek aldığımız Süper Kupa’nın zevki haliyle başka oluyor. Hele bir de uçakta kupa ilk olarak benim elimde yükselmişse…

Bu sene, 19 Eylül 2012’de Şampiyonlar Ligi’nde karşılaştığımız ve güzel mücadele etmemize rağmen 1 – 0 yenildiğimiz Manchester maçı öncesi Old Trafford’dan… Daha önce bu stadda tarih yazdığımızdan bu sefer o işi kendi evimize bırakmış ve İngiltere devini 1 – 0 yenmiştik hatırlarsanız.

İngiltere sokakları renkliydi, her Avrupa maçı gibi gurbetçi Galatasaraylılar yeri göğü inletiyorlardı.

Bu son resim de Braga maçından. Bu maçla ilgili düşüncelerimi, yazımı okuyanlar hatırlayacaktır. 5 Aralık 2012’de Galatasarayımız bir mucizeye daha imza atıyor, ilk 3 maçında 1 puan aldığı gruptan son 3 maçını kazanarak çıkıyor ve tezahüratta da dediği gibi bu sene de yüzümüzü güldürüyordu.

Hep yüzümüzün gülmesi ve Sarı Kırmızı Kaşkol’umun daha çok gezmesi dileğiyle…

You Might Also Like...

2.148 Comments

    Anonim için bir cevap yazın Cancel Reply