Yurtdışı Seyahat Yurtiçi Seyahat

Seyahat Rehberi

Temmuz 5, 2018

Epeydir geziyorum.
Bu kadar çok geziyorsun, en güzel yer neresi diye soranlara tek cevabım var; TÜRKİYE!
Bizim ülkemiz cennet. O zaman niye bu kadar geziyorsun derseniz, benimkisi bir nevi evdeki hanımın kıymetini anlamak için dışarda çapkınlık yapıp koşa koşa eve gelen erkek durumu. Ne kadar nahoş bir benzetme oldu değil mi? İşte anlayın, bunun gerçeğini yapmak da ne kadar nahoş!..
Son yazımdaki ana fikre burda da değinerek sosyal mesajı baştan vermiş oldum, ona göre…

Avrupa’nın hemen her şehri için size tavsiye edeceğim gezme süresi 2 ya da maksimum 3 gün. Hiçbir yeri İstanbul’un büyüklüğüyle kıyaslamamak lazım. İstanbul bir ülke kadar büyük neredeyse. İstanbul’da bir yakada yaşayıp diğer yakayı görmeden ölen insanlar var. Napoli’yi görmeden ölmeyin diye bir söz var ya, ben de İstanbullular için karşı kıyıyı görmeden ölmeyin demek istiyorum.

İş için de olsa, turistik de olsa bir şehre ilk kez gittiğinizde keyif almanız pek mümkün değildir. Çünkü elinizde görmeniz gereken yerler listesi vardır ve onları göreceğim diye ordan oraya koşturur durursunuz. Bilet sıraları bekle, şehrin bi ucundaki müzeden öbür ucundaki köprüye, kuleye, galeriye, saraya, konsere yetişmek için sokakları arşınla… Tecrübeli bir gezgin değilseniz bütün gün yürüyen vücudunuza bi de yanlış ayakkabı seçimiyle iyice yüklendiyseniz, akşama bittiniz! Sonra tatil, belki de hiç spor da yapmamış olan bünyenize eziyetten başka bir şey değil. Tatil dönüşü tek hissettiğiniz yorgunluk.

Bir şehirden ancak ikinci gittiğinizde keyif alırsınız. O yüzden ilk kez bir yere gideceklere, gezmeyi sevenlere, deneyimli deneyimsiz gezginlere birkaç ipucu, öneri, tavsiye, nasihat, ukalalık.. ne olarak alırsanız vermek istiyorum. Bu yazıdaki basit tavsiyelerin her biri, bunca yıllık gezilerimden edindiğim çoğunlukla şahsi deneyimler, ben ya da yakınlarım tarafından yaşanmış acı tatlı tecrübelerden oluşmuştur. Hiçbirini yabana atmayın.
Gelin sırasıyla ilerleyelim;

* Program yapma, hedef belirleme
Seyahatle ilgili en önemli tavsiyem hedefinizi iyi belirlemeniz. Gerçek seyahat amacınız ne? Yeni yerler görmek, keşfetmek mi, alışveriş mi, eğlenmek mi, dinlenmek mi, keyif mi?.. Seçeceğiniz yer amacınıza uygun olsun. Dinlenmek isterken New York’a, gece hayat için Siena’ya gitmeyin mesela.

* Gitmek istediğiniz yerle ilgili önceden araştırma yapın
Google, Alaaddin’in değil bizim sihirli lambamız artık. Ne sorarsak söylüyor. Bazen kadın triplerine girip, yazdığınız bir şeye “bunu mu demek istedin, aslında şunu mu demek istedin” diye sorguya çekmiyor değil ama girin google’a, dilediğinizce araştırma yapın. Gideceğiniz yerle ilgili “trip advisor”dan gerçek görüşler, tavsiyeler okuyun. Bir cümlede 2 tane trip ve ikisi de farklı anlamlarda. J

* Seyahat arkadaşınızı iyi seçin
İnsan arkadaşını seyahatte tanır sözü boşuna söylenmemiştir. Yakın tanımadığınız insanlarla tatile gitmeyin. Bazen günlük programlarda çok iyi anlaştığınız bir arkadaşınızla 1 hafta sabah akşam beraber olduğunuzda gırtlak gırtlağa gelebilirsiniz. Yakın arkadaş olsanız bile tatil amacınıza uymayan insanlarla tatile gitmeyin. O eğlenmeye, siz dinlenmeye gittiyseniz, orada gerçekten bir eğlence vardır ama eğlenen olur mu bilinmez. Arkadaşınıza, tatildeki hedeflerinizden ve alışkanlıklarınızdan peşinen söz etmekten çekinmeyin. Unutmayın, “ben baştan söylemiştim ama” en iyi savunma argümanıdır.

* Seyahat öncesi hazırlıkları
Amaçlar ve arkadaşlar seçildiğine göre sıra seyahate hazırlanmaya geldi. Unutmayın bu hazırlıkların da bir sıralaması var. Seyahate karar verildiğinde yapılması gerekenler, 1 gece önce yapılması gerekenler gibi… Mesela, valizi 1 hafta önceden hazırlayıp vize lazım mı acaba diye son gece bakarsanız yandınız. Anlamayanlar için tekrarlayalım; en az 2 hafta öncesinden vizeye başvurulacak, valiz son gece hazırlanacak. Gülmeyin, alandan vizesi olmadığı için dönen çok tanıdığım oldu. Hatta Atatürk Havalimanından vizesiz çıkıp Yunanistan gümrüğünden vize alınmasına gözlerimle şahit oldum.

* Gideceğiniz yerle ilgili ön araştırma
Hiç bilmediğiniz ya da daha önce gitmediğiniz bir ülkeye gidiyorsanız dini, gelenekleri, kadın – erkek ilişkileri ve ayrımı hakkında da bilgi alın. Arap ülkelerinde kadınların gitmemesi gereken yerlere gidip tepki çekebilirsiniz ya da Kuzey Avrupa’da davet edildiğiniz bir havuz partisinde bir tek siz mayolu kalabilirsiniz. Diğerleri ne mi giymiş? Giyinmişler diyen oldu mu ki?..

* Biraz İngilizce bilin
İngilizce bilmeden muhtemelen gerekli olduğunda bile kimseyle konuşamayacağınız için kendinizi sürekli tedirgin hissedeceksiniz. Soru sorma, yol sorma, yardım alma, sohbet edip farklı kültürler tanıma şansınız da olmayacak. Hani şu bizim meşhur anlıyorum ama konuşamıyorum bahanesini de söylemeyin bana. İngiliz ve Amerikalılar dışında kimse öyle şakır şakır İngilizce konuşamıyor zaten. Tamam Kuzey Avrupalılar herkese biraz fark atıyor olabilir ama yine de kimse size bakıp aa İngilizceyi kötü konuşuyor, aksanlı konuşuyor demiyor. Fransızı anlıyorlarsa bizi hayda hayda anlarlar, rahat olun siz. Bırakın kendinizi ve konuşun kafa göz yara yara (bu deyim de ne demekse…)

* Gideceğiniz ülkenin dilinde birkaç kelime öğrenin
En azından merhaba ve teşekkürler gibi sempati yaratacak kelimeleri söylemeyi öğrenin. Bir kalimera, bir şalom, bir buongiorno, bir konnichiwa bazen uzun diyaloglardan daha kıymetli olabiliyor.

* Cep telefonu paketi
Tatilde sadece yabancılarla yüz yüze konuşmayacaksınız elbette. Anneye, babaya sağ salim gittim araması yapılacak, sevgiliye zaten onsuz da gitmiş olmanın verdiği suçlu psikolojisiyle saat başı detaylı raporlar verilecek, hele ki bayram tatiliyse gelen;

“Mutluluğunuz Türkiyenin IMF’ye olan borcu kadar çok, hüzünleriniz Süleyman Demirel’in saçı kadar az olsun, bayramınız kutlu olsun”

“Bugün yüzün öpülmekten solsun, miden 5 kg. şekerle dolsun, cüzdanını bücürler soysun, gönlün huzura doysun, bayramınız kutlu ve mutlu olsun”

ve benzeri yaratıcı bayram mesajlarına

“Ömrünüz timsah yürüyüşü kadar uzun
Hayatınız Galatasaray sevgisi kadar coşkulu
Trabzonspor kadar asil
Beşiktaş’ın yediği gol kadar bereketli
Fener’in hakemlere verdiği para kadar zengin olsun
Bayramınız mübarek olsun”

yazıp geri yollayacaksınız mesela. Bunun için mevcut cep telefonu paketiniz yetmeyebilir, yurda döndüğünüzde cep telefonu faturanız en şişkin haliyle karşılayabilir sizi. Onun için ne yapıyoruz, yurtdışına çıkmadan en uygun yurtdışı paketini araştırıp satın alıyoruz.

Hadi gelin şimdi de valizi hazırlamaya da başlayalım yavaştan.

* Hava durumunu kontrol edip gidin.
Haftalık hava durumuna baksanız da yazılandan daha sıcak ya da daha soğuk çıkabileceğini düşünerek ince ve kalın alternatifler alın yanınıza. Bir keresinde ortalama 20 derece olacağını kontrol ederek gittiğim Malta’da, havanın en fazla 10 derece olması sebebiyle epey bi kışlık gardrop düzmüşlüğüm vardır. Hep tedbir tam tedbir.

* Seyahat kıyafetleriniz belli olsun
Sık seyahat eden biriyseniz belirli bir seyahat kreasyonunuz oluşmuştur artık. Değilse her bir kıyafeti tek tek deneyemeyeceğiniz ya da her güne baştan sona bir kombin yapamayacağınız için genelde renk ve tarz olarak birbirine uyumlu kıyafetler hazırlayın. Ne kadar kalacaksanız kalın ama mutlaka birer yedek daha alın yanınıza. Yurtdışında farklı hava, yemek hatta su sebebiyle terinizin bile kokusu değişeceği için pamukludan da şaşmayın. (Ne ığğgghh?!.. Sağlıklı ve hayat kurtarıcı bir detay veriyorum size burda)
Yazın da seyahat etseniz uçağın içinin bazen çok soğuk olabileceğini unutmayın. Onun için yanınıza şal, hırka vs. alın. Uzun uçuşlarda her koltuğa mutlaka battaniye ve yastık koyuyorlar ama kısa uçuşlarda yok ve sınırlı sayıdaki battaniyeler gözü kör olasıca Murphy’nin de sıkı çalışmasıyla sıra size gelince hep bitiyor.

* Check – in 
Check – in’inizi uçuştan 24 saat öncesinden başlayarak online veya telefonla yaptırabiliyorsunuz. Ne kadar erken yaparsanız hem o kadar ön sıralardan ya da istediğiniz yerden koltuk bulabilirsiniz hem de alana biraz daha geç gitme şansınız olur. Bu arada, yurtiçi uçuşlarda uçuştan kırk dakika önce, yurtdışı uçuşlarda uçuştan bir saat önce check-in kapanır. Yine de siz son dakikaya kalıp kendinizi riske atmayın, biraz vakitli gidin alana.
Check-in kuyruğunda mümkün olduğunca karşı cinse ya da erkek görevliye gidin. Bayan görevli o gün tersinden mi kalktı, muayyen günü mü, vitrinde gördüğü favori çantasını siz mi aldınız, tırnağı mı kırılmış ya da benzeri felaketler gelmiş olabilir başına bilinmez, öngörülemez, öyle değil mi?

* Pasaport kontrolü 
Ticari taşıma mürettebatı değilseniz, yurtdışında oturma izniniz yoksa ve yedi yaşının altında değilseniz yurtdışı çıkış pulu almanız gerekiyor. Bunu da pasaport sırasına girmeden alın. Benim gibi her 3 seferde bir memurun önünden geri dönüp pulu alıp bir daha o uzun kuyruğa girmeyin. Bu arada görevli memura günaydın ya da kolay gelsin demeyi de ihmal etmeyin. Bir defasında, memur pasaportuma damga vurduktan sonra “Sibel Hanım dileyin benden ne dilerseniz” dedi. Dedim herhalde sonum geldi, beni burdan direkt içeri alacaklar, azrailim son isteğimi soruyor. Ben şaşkın halde ne, neden, daha çok gencim, yaşamayı seviyorum demeye hazırlanıyordum ki, “bu sabah günaydın diyen tek siz oldunuz, size yardımcı olmak isterim” dedi iyi mi…

* Uçakta uyulması gereken kurallar
Pasaportu kazasız belasız geçtiniz. Free shop’u da bazı siparişleri dönüşte alırım ama giderken de boş geçmeyim diye hafif yollu talan ettiniz, biraz da lounge’da takıldınız hadi artık yavaştan uçağa geçin. Hani hostesler yapıyor ya, sayın yolcularımız, uçakta uyulması gereken kuralları hatırlatmak isteriz diye ben de hostesin dediklerine ek olarak can yeleği kadar olmasa da can alıcı konulardan bahsetmek istiyorum.
Uçak biletine dünyanın parasını bayılmış tek yolcu siz değilsiniz. O yüzden uçağa bindiğinizde arkanızdan kimse gelmiyormuş gibi tin tin yürümeyin. Hele aslında bagaja vermeniz gereken o koca valizi yukarıya yerleştiricem diye arkada insanları dizi dizi bekletmeyin. Yol verin geçsinler, uçak kalkmadan valizi koyacak yer ve vakit bulursunuz nasılsa.
Koltukların belirli yatma izni var elbette ama yatırmak için az bekleyin canım. Herkes bir otursun yerleşsin, sonra rahat rahat yayılın. Arkadaki hanımefendi, o koltuğun o açıya kadar yatma izni var. O yüzden hemen uyarıp, koltuğu ileri almadığımızda da güya çaktırmadan tekmelemeyi bırakın lütfen. Çok rahatsız oluyorsanız alırsınız business koltuk, rahat rahat gidersiniz.
Aynı paragrafta bir olayın her iki tarafını da hem eleştirip hem de destekleyen tarafsız bir insanım vesselam.
Yurtdışı uçuşlarında içki servisi var tabi ki ama sabahın köründe içip sarhoş olasınız diye değil. Sırf bedava diye içmeyin şu mereti.
Uçuş bitti, sağ salim indiniz de daha tekerlekler yere değer değmez o kemerleri açıp valize abanmak neden?.. Unutmayın ki uçak kazalarının %70’i uçak park pozisyonuna giderken oluyor.

Bir de allah rızası için uçuş boyunca telefonunuzu kapalı tutun. Bu uyarıyı benim yanıma oturanlara biraz daha yüksek sesle yapıyorum çünkü her 3 – 4  uçuşta bir yanımdakilerin telefonu çalıyor.
Hayır anlamadığım, telefondan 2 – 3 saat uzak kalamayacak kadar hangi önemli işi yapıyorsunuz? Biraz sıkın dişinizi de o zaman, ışınlanmayı icat edin. Böylece kimse bu uçak yolculuğu dertlerini çekmesin. Birileri de çıkıp ukala ukala seyahat sırları, uçak adabı yazıları filan yazmasın.

* Cep telefonunuzda navigasyonu
Artık yolculuk bitti ve hedefine vardınız. Sizi karşılayan olsa bile cep telefonunuzda navigasyon özelliği mutlaka olsun. Artık herkeste kendimizden akıllı telefonlar olduğuna göre navigasyon aplikasyonu yoksa da yükleyin. Özellikle küçük Avrupa şehirlerinde inanılmaz işe yarıyor. Kaldığınız otelin kartı, adresi ya da telefonunu mutlaka yanınıza alın. Böylece navigasyonla çok daha kolay geri dönebilirsiniz.

* Şehir haritasını edinin
Her turistik noktada, otelde katlayıp cebinize sığdırabileceğiniz bir harita mutlaka vardır. Bir tane edinin. Harita sizi güvende hissettirecektir.

* Wi – fi internet bağlantısı
Yurtdışında hemen her yerde wi-fi ücretsiz. Yurtdışı paketi alsanız bile internet işlemlerinizi free wi-fi ağları üzerinden halledin. Hem daha hızlı hem de ücretsiz.

* Toplu taşıma kartları
Seyahatinizde kalacağınız şehri çok gezecekseniz mutlaka günlük ya da haftalık toplu taşıma kartlarından edinin. Kesinlikle çok daha ucuza geliyor ve daha çok yer görmenizi sağlıyor.

* Gizli cep 
Çantanıza, cüzdanınıza dikkatle sahip çıkın. Buna rağmen hırsızlık her yerde başınıza gelebilir. Sokakta zorda kalmamak için pantalonunuzun iç cebine gizli bir cep dikin ya da Türk usülü çorap ya da ayakkabı içine bir miktar para koyun. Umarım gerek olmaz ama sonradan pişman olmamak için tedbirli olmak en iyisi.

* Taksi
Bazı medeni ülkeler hariç taksiciler dünyanın her yerinde birbirine çok benziyor. O yüzden gideceğiniz yere ne kadar tuttuğunu önceden öğrenmeye çalışın. Gittiği güzergahları kontrol edin. Verdiğiniz, aldığınız paraya dikkat edin.

* Turistik mekanlara oturmayın
Önceki bazı yazılarımda da değindiğim gibi bir şehirde turistik meydan çevresindeki cafelere, restaurantlara oturmayın. Diyelim ki oturdunuz, fiyatları ve hesabı iyice kontrol edin. Faturadaki toplamaları bir daha yapın. Kredi kartı onayını, rakamı kontrol ettikten sonra girin. Aceleyle hesap istenmesinden şüphe duyun.

* Yardım
Herhangi bir sorunda polis gitmekten çekinmeyin. Gitmeseniz de bir sorun yaşadığınızda polise gitmekle tehdit edin. Emin olun Avrupalı da Asyalı da hatta Amerikalı bile polisten çekiniyor.
#Direnturist

* Fotoğraf
Blog, haber, vs gibi bilgilendirme amacınız yoksa boş boş manzara fotoğrafları çekmeyin. Sonradan baktığınızda bina ve manzara fotoğrafları, kadrajda birisi yoksa sıkıcı kalabiliyor. Hele ki çektiğiniz fotoğrafın, büyüklüğü hakkında sonradan ikilemde kalmak istemiyorsanız mutlaka önünde ya da yanında fotoğraf çektirin.

* Dönüş tax free
Tax free en can alıcı konulardan biri. Her ülkede bizdeki KDV’ye benzer vergiler var ve bir turist olarak geri alamayacağınız için bunları ödemeniz gerekmiyor. Gerçi biz Türkiye’de ödüyoruz ama geri alamıyoruz da neyse… Oranlar ülkeye göre değişmekle beraber bir kerede bir mağazadan yaptığınız alışveriş tutarı yaklaşık 150 euro’yu geçiyorsa %10 ila 15’ini geri alabiliyorsunuz. Bunun için alışverişten sonra mutlaka bir tax free formu almanız gerekiyor. Bir keresinde uçağı kaçırmak pahasına formu 45 dakika beklesem de genelde tüm satış elemanları bu bilgiye haiz ve tax free dediğiniz anda hazırlıyorlar. Pasaportunuz gerektiği için ya yanınızda taşıyın ya da numarasını aklınızda tutun.
Şimdi önemli kısma geliyoruz. Tax free iadesini alabilmek için; Havaalanında check-in yaptırın ama valizleri vermeyin. Gümrüğe gidip formunuzu onaylatın, görmek isterse valizi açıp malları gösterin ve sonra valizleri bagaja verin. Genellikle valizleriniz olmazsa, görmedim deyip formu onaylamıyorlar ve paranızı iade alamıyorsunuz.
Sonra da pasaporttan geçtikten sonra tax free iade bankosundan paranızı alın. Burda da her zamanki numara, yeteri kadar paramız yok kartınıza iade yapalım ya da başka bir para birimiyle ödeyelim. Bunları kesinlikle kabul etmeyin. O para ya kredi kartına gelmiyor ya da kur farkından para kaybediyorsunuz.

* Arşivleme
Tatili yaptınız, döndünüz. Tatil anıları birer birer aklınızdan geçiyor ama bir zaman sonra uçup gidecek. İyisi mi siz digital makineniz yoksa bile telefonunuzla bol bol fotoğraf çekin. Sonra da bu resimleri bilgisayara atıp arşivleyin. Ülkeye, şehre, tarihe, göre ayırıp sınıflandırın. Böylece aradığınız bir resmi çok daha kolaylıkla bulacaksınız. En önemlisi de arkasından ah vah etmek istemiyorsanız yedek alın.

Şimdilik benden bu kadar. Gezginlerden kendi deneyimlerine dayanarak verecekleri başka tavsiyeleri varsa bekliyorum.
Hadi bakalım, pamuk eller klavyeye! Hep oku yok, biraz da yorum var, hadi bakiim hadi…

You Might Also Like...

2.696 Comments

    Anonim için bir cevap yazın Cancel Reply